Yusuf Yalkın'ın yazısı; www.sporumuz.com'dan alınmıştır
Naim Süleymanoğlu’nu kaybettik…
Büyük şampiyon artık aramızda olmayacak!
Sporda adını “Altın harflerle yazdıran” dünyanın en önemli isimlerinden biriydi…
Naim’in Türk sporuna katkıları yazmakla bitmez!
Hem büyük bir sporcuydu; hem de tertemiz yürekli bir insan!
Allah rahmet eylesin… Mekanı cennet olsun…
* * *
Hatırlarsınız; Naim Süleymanoğlu Bulgaristan'daki baskılardan kurtulmak ve Türkiye adına müsabakalara katılmak için 1986'da Melbourne'de düzenlenen Dünya Halter Şampiyonası'nda büyükelçiliğimize sığınarak Türkiye'ye iltica etmişti.
Türkiye'ye getirilmesinde bizzat dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın devreye girdiği herkesçe bilinir…
Naim, Avrupa Halter Şampiyonası'na Türkiye adına katıldı ve üç altın madalya kazandı. Bunun yanında 60 kilo koparmada 200 kilo kaldırarak dünya rekorunu kırdı. Tüm ülkelerin gözü artık onun üzerindeydi!..
O sıralar ortaya şöyle bir iddia atıldı; Naim 1988 Seul Olimpiyatları'na Türkiye adına katılabilmesi için Türk hükümetince Bulgaristan'a 1 milyon dolar ödendi!
Konuyu, dönemin Spor Genel Müdürü rahmetli Kemal Kamiloğlu ile görüşmüştüm. Amacım, geçmişteki bu iddianın doğruluğunu saptamaktı…
İş dedikodu bazında kalsın istemiyordum!
Kamiloğlu olayları yıllar sonra tüm ayrıntıları ile bana şöyle anlatmıştı:
“Naim Türkiye’ye geldikten sonra onu olimpiyatlarda yarıştırmak için büyük bir çalışma başladı. Zamanın Uluslararası Halter Federasyonu Başkanı Schödl ve yardımcısı Tomas Ajan ile Antalya’da görüştük. Onlar da Bulgaristan Federasyonu’nun izin vermesi gerektiğini söylediler. 1988’de yapılan Avrupa Halter Şampiyonası’na katılan Federasyon Başkanımız Arif Nusret Say, Bulgar federasyonu ile temasa geçip pazarlık sözü almış. Benden hemen Cardiff’e gelmemi rica etti. Başbakanımız Turgut Özal’a durumu arz ettim. O da “Hemen git, bu işi bitir” dedi.
Önemli bir para ödememiz gerektiğinden söz ediliyordu.
Özal’a, “Ne kadar verelim?” diye sorduğumda, “Ne isterlerse ver… Yeter ki, Naim olimpiyatlarda Türkiye adına yarışsın!” dedi.
Cardiff’e gittim. Bulgar yetkililer kendilerinin pazarlık yapamayacaklarını ve yetkileri olmadığını Sofya’ya gelmemiz gerektiğini söylediler. Görüşme için randevu aldık. 7 Mayıs’ta Sofya’ya gittik. Bulgar Spor Federasyonu yetkilileriyle ile masaya oturduk. Onlar başlangıçta 2.5 milyon dolar istedi. Ben ise 1 milyon dolar düşünüyordum. Ben direndikçe federasyon başkanımız Arif Nusret Say telaşlanıyordu. Onlar en son 1 milyon 300 dolara indi, ben de 1 milyon dolar verebileceğimi söyledim. Neticede, ‘Arasını bulalım’ dendi ve 1 milyon 150 bin dolarda anlaştık. Ankara’ya dönünce hemen o dönem bakan olan Hasan Celal Güzel’e gittim. O da “parayı sen götür” dedi. Ben de “Olmaz öyle şey... Hem pazarlık yapıp, hem de parayı benim götürmem doğru olmaz. Sonra dedikodu olur” dedim.”
Kamiloğlu, “100 ve 50’lik dolar istemediler. Herhalde sahte olmasından çekindiler. 20’lik, 10’luk, 1’lik ne kadar küçük rakamlı dolar varsa ayarlandı. Parayı Devlet Bakanı Kazım Oksay’ın Özel Kalem Müdürü Mustafa Aydınalp götürdü. O zamanlarda Bulgaristan’da komünist rejim var. İşler çok sıkı… Sonradan öğrendim 7- 8 Bulgar görevli kadın parayı tam 10 kez saymışlar. Eksik olmasın diye... Ve sonuçta, Naim Süleymanoğlu’nun Seul’de yarışması için izini kopardık” demişti.
Kamiloğlu, konuyu şöyle bağlamıştı:
“Seul’de rekor kırıp madalya aldıktan sonra basın toplantısında 75’i yabancı olmak üzere 100’ün üzerinde gazeteci vardı. Naim müthiş popüler olmuştu. Dünyadaki 1 numaralı sporcuydu. Bu arada toplantı sonrası Rum Olimpiyat Komitesi Başkanı benden çocuğu için Naim’in resmini istedi. O an yanımızda yoktu. Sonra gönderdik. Bunları yaşadıktan sonra, verilen paranın çok da fazla olmadığını anladım. Çünkü o paraya, Türkiye’nin böyle bir tanıtımı asla yapılamazdı!.. Sporun gücü böyle bir şey işte!”
* * *
Naim, hem çok iyi bir sporcuydu, hem de çok iyi bir insan…
Kalbinin güzelliği yüzüne yansımıştı zaten…
Dünyanın en büyük sporcusu unvanı onun mütevazılığını yok etmemişti.
Böbürlendiğine, başarılarını ballandıra ballandıra anlattığına hiç tanık olmadık…
Bizler onu överken, onun yüzü kızarırdı…
Haza beyefendi biriydi…
Türkiye Spor Yazarları Ankara şubesine sık sık gelir; bizlerle gofretine “okey” oynardı!
Kazanmak özünde olduğu için okeyde de kaybetmeye tahammülü yoktu…
Hırslı oynardı!
Karşısındaki okey partneri onun kadar hırslı olmayınca, biraz sinirlenir ama bunu açıkça belli etmezdi…
Bu nedenle eşli oynamayı sevmezdi!
Tek tabancaydı!
Bir şey hep aklımda kalmıştır.
Naim, derneğe ne zaman gelse ortamı bir “pozitif enerji” kaplardı…
İçindeki sıcaklığı, sevgiyi, güzelliği dışarıya yansıtırdı…
Bu ülkeye çok şeyler verdi.
Milyonlarca insanı başarılarıyla mutlu etti, sevinçten ağlattı.
Halter sporunun Türkiye’de patlama yapmasında en büyük rolü o oynadı.
Türkiye’nin tanıtımına çok büyük katkısı oldu.
Şimdi bazılarının dedikodu yaparak, “kendine bakmadı”, “içkiye düşkündü”, “parasını çar-çur etti” gibi yavan ve yakışıksız sözleri, bu büyük şampiyonu asla küçültmez, küçültemez!
Densizlik etmenin alemi yok!
“Cep Herkülünü” karalamak, kimsenin hakkı da, haddi de olamaz!...
Naim’e hayattayken yeterince sahip çıkamadık…
Şimdi yapılacak tek şey; Naim’in anısına saygı duymak, onun büyük sporcu kimliğini, insanlığını korumak, kollamaktır.
Unutmayınız; Naim gibi insanlar kolay yetişmiyor!