Ankara’ya 70 kilometre uzaklıktaki Kalecik ilçesinin tarihi milattan önce 4 bin yıllarına kadar uzanıyor. Kalecik Hattiler, Hititler, Frigler, Persler, Makedonlar, Romalılar, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde hep var olmuş. Ünlü Ankara tiftik dokumaları, dericilik, ipek böcekçiliği, bakırcılık, bağcılık ve diğer tarım ürünleriyle önemli bir merkez haline gelmiş. Kalecik, aynı zamanda adını da aldığı, içerisinde doğal kale barındıran Ankara’nın tek ilçesi. Kale, Bursa tekfurunun kızına hediye ettiği bir yapı olarak anılıyor.
Kalecik’in lezzetli üzümünü yetiştiren toprakları sulayan ve Hititlerde Marassantiya, Antik dönemde Halys adıyla kayıtlara geçen Kızılırmak, 8 baraj ve 10 ilden geçiyor ve topraklara bereket bırakıyor.
Kırıkkale’yi geçip Kalecik önlerine geldiğinde İdris dağından akan Keçi Deresi ve Ulu Derenin kar sularıyla buluşarak Kalecik’e has bir iklim de oluşturuyor. İşte dünyaca ünlü Kalecik Karası üzümlerinin sırrı burada yatıyor.
Kurtuluş savaşında ordunun ekmek ihtiyacının büyük bölümü ilçedeki beş fırından sağlanmış. Cumhuriyet döneminde, Atatürk’ün Kastamonu’ya giderken Şapka’yı ilk tanıttığı ilçe Kalecik. Tanıtım yapılan evin, müze haline getirileceğini ifade ediyor. Ayrıca ilçedeki 28 tarihi konak için Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ilgisi bekleniyor. Her yıl Eylül ayında düzenlenen bağbozumu festivali, Kalecik’in doğal güzellikleri ve tarihi dokusunu tanıtabilmek için iyi bir fırsat olarak görülüyor.