(Sedat Kaya, Datça)
13 Haziran 2017
Konaklarıyla, hamamıyla tanınırdı..
Romalılar'dan, Osmanlı'dan kalma yüzlerce mezar taşına ev sahipliği yapardı..
Taş evleriyle, doğasıyla şirin bir köydü..
Yepyeşildi..
O yüzden adına Yeşil Bağcılar dediler..
Sabah horoz sesleriyle uyanırdı insanlar..
116 yıllık Pirli Bey Camisinden okunurdu ezanlar..
İki bine yakın nüfusu vardı..
Mutluydular..
Tarım, hayvancılık ve el işleriyle uğraşırlardı..
Bir sabah kapıları çalındı..
Gelenler devlet memurlarıydı..
"Köyünüzün altında kömür yatakları var" dediler..
"Burayı terkedeceksiniz!"
Şaşırdı köylüler..
Bazıları direndi..
Ama nafile..
Devlet baba karşı çıkanı döverdi..
2011 yılında tüm araziyi istimlak ettiler..
Köyü aşağı ovaya taşıdılar..
İki kilometre uzağa..
İnsanları TOKİ evlerine koydular..
Sonra dozerler, kepçeler girdi Yeşil Bağcılar'a..
Evleri yıktılar..
Asırlık zeytinleri sökültüler..
Horozlar sustu..
Kuzular bile meleyemez oldu..
4500 yıllık tarihi altüst ettiler..
Yemyeşil bir cenneti kapkara bir cehenneme çevirdiler..
Tonlarca kömür termik santrale taşındı..
O santralden çıkan zehirli gazlar bölgeyi harap etti..
Yüzlerce insan kanser oldu..
Yüzlercesi yaşam savaşı veriyor..
*. *. *
Yeşil Bağcılar'ın çilesi bunlarla bitmedi..
Şimdi yeniden taşınacaklar..
Çünkü oturdukları TOKİ evlerinin altında da kömür madeni var..
Orayı da kazacaklar..
Köylüleri başka diyarlara taşıyacaklar..
*. *. *
İlkokulda hepimiz söylerdik..
"Orada bir köy var uzakta..
Gitmesek de, görmesek de..
O köy bizim köyümüzdür."
Muğla'nın Yatağan ilçesine bağlı Yeşil Bağcılar Köyü kömür uğruna ikinci kez taşınıyor..
Sessiz sedasız..
O köy gerçekten bizim köyümüz mü?