Erzincan Kemaliyeli arkadaşlarım oraları görmem gerektiğini söylüyordu. Müthiş bir kanyon olduğundan da söz ediyorlardı.. Hatta özendirmek için kanyondan özel giysileri ile uçan yarasa adamların videolarını gösteriyorlardı. Tavsiyelerin sonucunda, çocukluk arkadaşım Vural’ın peşine takılarak Kemaliye’ye gitmeye karar verdim.
CENNET BAHÇESİ
Önce şunu belirtmekte yarar var. Burası çok uzun yıllar Eğin olarak anılıyordu. Ancak, kurtuluş savaşında gösterdiği kahramanlıktan sonra
Atatürk tarafından adı 1922 yılında Kemaliye olarak değiştirildi. Bu bölgede çok sayıda ulus yaşadı.
Romalıların da izleri var, Perslerin de, Ermenilerin de. Ama değiştirilen Eğin adı, bir Roma veya Ermeni adı değil. Eğin adı Göktürkler’den geliyor ve ”Cennet gibi güzel bahçe” anlamı taşıyor.
Onun için zaman zaman Eğin, zaman zaman da Kemaliye diyebilirim. Yeşilin hakim olduğu bu ilçe için her iki adı da çok güzel ve anlamlı..
KEMALİYE TRENİ
Ankara’dan Eğin’e tren pulman koltukta 31 liraya gidiyor. Akşam saat 18.00’de kalkıyor ama Ankara-Kırıkkale arasında tren yolu yapım çalışmaları devam ettiği için, Kırıkkale yakınındaki “Irmak” adlı tren istasyonuna kadar yolcular, otobüslerle taşınıyor. Yaklaşık 1 saat süren bu otobüs yolculuğundan sonra 19.20’de hareket eden ve son durağı Kars olan Doğu treninde boş koltuk yoktu.
Ama bu trene bilet almadan binen çok kişi var. Birkaç durak gidecekleri için, biletlerini tren içindeki görevliden alıp, ayakta seyahat ediyorlar. Böyle olunca, haliyle trenin içi bir hayli hareketli oluyor.
İnenler binenler, valiz ve çokça torba ve çuval yerleştirenler, eşya taşıyanlarla, koşuşturan çocuklarla trende dinamizm hiç kaybolmuyor. Bağırarak konuşanları ve çocuklarını oturmaları için en son vagondan yüksek sesle azarlayanları da göz önüne alırsak, 12 saat süren bu yolculukta uyku süresi oldukça düşük oluyor.
KÖYEVLERİ KONAK GİBİ
Sabaha karşı yorgun gözlerle indiğimiz Bağıştan İstasyonundan, Kemaliye’ye çok yakın olan Vuralların Salihli köyündeki evlerine taksi ile ulaştık. Köydeki evler birbirlerine çok yakın inşa edilmiş. Herkes akraba. Evler yaklaşık 200 yıllık ve konak tarzında inşaa edilmiş. Odaları birbirine geçmeli.
Eskiden kalabalık aileler çok rahat yaşıyorlarmış. Her odanın bir de ahşap banyosu olduğu için, 10 odalı bir konakta 10 akraba ailesi olabiliyormuş. Konak kapılarında, kadınların ve erkeklerin çalacağı ayrı tokmaklar buluyor.
Böylece ev sahibi kapıya gelenin kadın veya erkek olduğunu anlayabiliyor. Bugün köyler bomboş. Ilıç’ta büyük bir altın madeni bulunması ise toprağın maddi anlamda değerini arttırıyor.
Salihli köyünde, artık kullanılmayan bir ilkokul binası ve ezanı Kemaliye Merkezden okunan bir camiisi var. Camiinin imamı, köydeki tek devlet görevlisi. Lojmanı da var.
Arıcılık ve ziraat işleri ile de uğraşıyormuş ama camiinin kapısı, cemaat olmayınca ben orada kaldığım bir hafta boyuncu hiç açılmadı. Böyle imamlığı ben de yapabilirim diye aklımdan geçirmedim değil.
ANA MESLEK KASAPLIK
Eğin kenti, ilk ve orta çağlarda bazen İran bazen de Romalılar arasında el değiştirerek yönetilmiş. Bir dönem suyu, serin havayı ve yeşili görünce Araplar da gelmiş buralara..
Eğin’e Alpaslan 1071’de Malazgirt savaşını kazanınca tamamına Türkler yerleşiyor. Osmanlı döneminde Yavuz Sultan Selim, Kafkaslardan bir grup Ermeni’yi buraya getirerek, onlardan hayvancılıkla ilgilenerek sarayın et ihtiyacını sağlamalarını istiyor. Bir süre sonra da saray, odun kömürünü bu bölgeden tedarik etmeye başlıyor.
Böylece Eğinliler, kasaplıkta ve odun kömürü üretiminde İstanbul’da önemli bir rol kapıyorlar ve bu iki meslek grubunda söz sahibi oluyorlar.
EĞİN KANYONU
Eğin’in en büyük özelliği, şehri ve havzayı boydan boya ikiye bölen Eğin kanyonu. Bu küçük Anadolu kasabasında hayvancılık ve odun kömürü üretimi artık eskisi gibi değil.
Şimdi turizm ile ön plana çıkılmaya çalışılıyor. Tabi bu çabanın en büyük görseli ise, 14- 15 kilometre boyunca uzanan muhteşem Eğin kanyonu.
Kanyonun hemen yanında bir taş yol var. Bu yolun tamamlanması yıllarca sürmüş. Taş yol, genellikle tünellerden oluşuyor. Ancak bir arabanın geçmesine izin veren yol 60-70 senede anca bitirilmiş..
Kayalar sanki granit gibi. O denli sert. Fırat’ın bir kolu olan ve Erzurum palandöken dağlarının suyu ile coşan Karasu nehrinin oluşturduğu kanyonda yan duvar yüksekliği bazı yerlerde 500 metreye kadar ulaşıyor.
Nehri de karartan ve ve kanyonun adının “Karanlık Konyon” konmasını sağlayan bu duvarlar o kadar dik ki, üzerinden sadece ip kullanan dağcılar inebiliyor.
Keçiler bile her yerde gezemiyor..
NELER YAPILIR?
Eğin’de birkaç iyi otel var. Lokantaları da çok güzel.. Genelde et yemekleri yapıyorlar. Fakat her yemeğin bir günü var. Örneğin pazartesileri döner, cumaları kavurma, perşembeleri kelle paça çorbası gibi.
Kültür kafe, Ermenilerden kalan kilisedeki belediye evi müze salonu, Ali Demirsoy doğa tarihi müzesi gibi gezilecek birçok yeri var.
Kadı gölü, zincirli taş, mani yolu da ilgi çekiyor. Ama kanyon gerçekten muhteşem ve çok eğlenceli. Üzerinde doğa sporları yapılıyor. Zipline yapılan bir yer de var.
Ayrıca iki ayrı işletme tarafından kanyonun derinliklerine tekne turları da düzenleniyor. Kemaliye’de her sene Haziran ayında kanyon doğa şenlikleri yapılıyor.
Dağcılar sert kayalara tırmanıyor, yarasa adamlar kanyonda özel giysileri ile uçuyor ve 500 metreye çekilen çelik telin üzerinden paraşütçüler kendilerini kanyonun serin sularına bırakıyor.
EĞİN ŞİVESİ
Kemaliye’nin kendisine özgü tatlı bir şivesi var. Bu şiveyi oraya gidince sıkça duyacaksınız. Ayrıca, bir Kemaliyeli arkadaşım, bu bölgede yaşayanların Kayserililer ile uyanıklıkta çok rahat yarışacaklarını, hatta geçeceklerini söyledi. Önce inanmamıştım ama dediklerini doğrulayacak birkaç olay yaşadım.
Her yerinden su fışkıran, şehir içinde iki adımda bir çeşmeleri olan ve dağlardan gelen bu suyu çeşmelerinde rahatlıkla içilen, bu nedenle şişe suyu içene hoş bakılmayan Kemaliye’nin 2-3 gün sürecek bir seyahat ile mutlaka görülmesi gereken bir yer olduğunu söyleyebilirim.
Not: Bizleri misafir eden Vural'a ve ailesine teşekkürlerimle