Kastamonu, Bartın ve Sinop illerini kapsayan ve sık bir orman dokusuna sahip olan Küre Dağları, Dünyanın en zorlu denebilecek, görünce insanı fazlasıyla ürküten, zaman zaman yan duvarlarının yüksekliği bir kilometreye ulaşan muhteşem kanyonlara da ev sahipliği yapıyor.
Kastamonu’nun Azdavay ilçesi yakınlarında yer alan kanyonlar, Devrekani deresi ile Kanlı Çayın yıllarca oyduğu yağmur alanındaki derin vadilerde yer alıyor.
Küre dağlarının bu kanyonların en bilinenleri, Valla Kanyonu, Çatak Kanyonu ve Horma kanyonunun içlerine kısmen de olsa girerek veya çok yüksekten gözlemleyerek gezmiş gibi oldum.
KÜRE DAĞLARI
Orta Karadenizde bulunan ve milli park olarak koruma altına alınan Küre Dağları, 120 bin hektarlık devasa bir alanı kapsıyor ve Kuzey Ege’de yer alan Kaz dağları ile birlikte Türkiye’nin akciğerlerini oluşturuyor. Dağlar, “Küre” adını yıllar öncesinden itibaren bu bölgede işlenmeye başlayan bakır madeni yataklarından dolayı, eski dilde “ocak” anlamına gelen Küre’den alıyor.
Fatih Sultan Mehmet’in hocası Akşemsettin’in doğum yeri olarak bilinen Küre’ ilçesinden çıkartılan bakır ile İstanbul’un fethinde kullanılan topların yapıldığı biliniyor. Yemyeşil Küre dağlarındaki bakır madenleri 2014 yılından itibaren, giderek kelleşen ve dokusunu kaybeden tepelerde, Cengiz Holding tarafından işletiliyor.
ÇATAK KANYONU
Azdavay’dan 8-9 kilometre uzaklıkta bulunan ve toprak bir yoldan ulaşılabilen Çatak Kanyonunun üzerinde yapılan cam terasa son 500 metresini yürüyerek geçtiğiniz, orman içindeki toprak yoldan ulaşabiliyorsunuz.
Cam terasın üzerine çıkarak kanyonu yukardan izleyebilmek için ücret ödemek gerekiyor. Cam terasa çıkanlar, kanyonun bin metre aşağıda yer alan tabanını görünce, camın üzerinde yürümekte güçlük çekiyorlar.
Cam terastan uzaklara bakınca, Çatak Kanyonunun devamı olan Valla kanyonu ise dağlar ve vadiler arasında belli belirsiz görülebiliyor.
VALLA KANYONU
Girişini uzaktan gördüğüm, Hiç kimsenin rehber olmadan girmemesi önerilen, girenlerin başına her zaman dert olan Valla Kanyonunun duvar yükseltileri zaman zaman 1000 metreye ulaşıyor.
12 kilometre uzunluğundaki kanyona giren maceraperestler, zaman zaman yüzerek, zaman zaman da tırmanarak kanyonu aşmaya çalışıyorlar. Kanyonda yürüyenlerin anlatımına göre, duvarlar o kadar yükseliyor ki, zaman zaman kanyonun içerisinde gündüz vakti karanlık oluyor.
Cide’ye doğru uzananda kanyonda bulunan sarp kayalıklar kartal, akbaba, atmaca, doğan ve diğer tüm yabani av hayvanlarını bünyesinde barındırıyor.
Kanyon üzerinde seyir terası yer alıyor.
HORMA KANYONU
Yeni keşfedilen ve üzerinde yapılan ahşap yollarla 1 kilometrelik bölümü yürünebilen, görenleri de adeta büyüleyen Horma Kanyonu, Pınarbaşı İlçesi’ne bağlı olan Ilıca Köyü’nde yer alıyor.
Ilıca şelalesinin döküldüğü yerden başlayan Homra kanyonunun giriş noktasında, Ilıca şelalesinin Ölüdeniz’i andıran doğal havuzu bulunuyor. Ilıca köyünden yer yer ahşap yoldan yürüyerek 3-4 dakikada ulaşılan Ilıca Şelalesi, kanyon içerisinde derin kuyular ve kazanlar oluşturduğu için kanyon yürüyüşünü çok tehlikeli hale getiriyor.
Kanyon 11 kilometre uzunluğunda ve ahşap yürüyüş yolu, kanyonun çıkış bölümünde yer alıyor.
ÇOK KANYON VAR
Bölgede daha önce de gezdiğim birçok kanyon yer alıyor.
Bunlardan biri Yenice ilçesindeki eşsiz güzelliğe sahip Şeker Kanyonu.
Bir diğer ise Safranbolu yakınlarındaki Tokatlı kanyonu. Tokatlı kanyonu üstünde de cam teras bulunuyor.
Ama bu cam teras, aşağıdakilerin terasta yürüyen kadınlara alttan bakmamaları için sonrasında mavi bir zemin ile kapatılmış. Yani aşağısı da camdan çok net şekilde gözükmediği için cam terasın fazla bir özelliği kalmamış.