Sinop Cezaevinde bir süre yatan Sebahattin Ali’nin, “dışarıda deli dalgalar, gelir duvarları yalar, seni bu sesler oyalar, aldırma gönül aldırma” diye başlayan şiirinde ne demek istediğini anlamak için şimdi müze haline getirilen “Anadolu’nun Alkatrazı” Sinop Cezaevinde birkaç saat geçirmek gerek.
Sinop hapishanesini görmeden ne yaşanan acıları ne de bu şiirin derin sözlerini anlamak mümkün değil.
DARK TURİZMİ
1999 yılında kapatılan ve bir süre sonra da müze olarak kullanılmaya başlanan Sinop Cezaevi, bir dönem en azılı mahkumların cezalarını çektiği hapishaneydi.
Şu sıralarda giderek yaygınlaşan ve adına “Dark Turizmi” denen ve kısaca kötü olayların geçtiği alanları gezmek olarak adlandırılan hüzün turizminin ülkemizdeki en önemli merkezi Sinop Cezaevi.
Cezaevini yılda 500 bin kişi ziyaret ediyor ve bu karanlık hapishane, “huzur şehri” Sinop’un turizmdeki en büyük destekleyicisi oluyor.
Alkatraz gibi hiç kimsenin kaçmasına müsaade etmeyen ve kaçma çabalarını efsaneleştiren Sinop Cezaevi, 4 bin yıllık tarihi bir kalenin içerisinde kurulu.
Cezaevini hem kale surları, hem de onun içerisinde yer alan hapishanenin kendi dış duvarları çevreliyor.
Bu iki aşılması zor duvarın içerisinde ise hapishanenin demir parmaklıklı, çelik kapılı taş binası ve bodrum katlarındaki penceresiz, karanlık tecrit odaları yer alıyor.
TARİHİ SİNOP CEZAEVİ
Sinop Cezaevine çevreleyen kale, yaklaşık 4 bin yıl önce Sinop civarında Gaskalıların yaşadığı dönemde yapılmış. İçerisinde zindanların da bulunduğu kale uzun süre Grek, Pontus, Roma ve Bizans uygarlıkları tarafından kullanılmış.
Başlarda hapishaneden daha çok zindan görevi gördüğü için, rivayetlere göre o dönemde çıkan ayaklanmalar sonucu zindana atılanların sonu hiç iyi olmamış.
Üç tarafı denizle çevrili olan kale surlarının içerindeki zindanlardan esinlenilerek 1569 yılında aşılması zor bu surlarının içine bir de hapishane inşa edilmiş.
1887 senesinde iç kalenin resmi olarak hapishaneye dönüştürülmesi sonucu çocuk hapishanesi, kadın koğuşu, hamam gibi eklemeler yapılarak kapasite arttırılmış. Son eklemelerle, hapishane alanı 3 bin metrekareyi kapsıyor.
(Çocuk Hapishanesi)
Kale surlarının içerisine 2 katlı olarak inşa edilen hapishane 28 koğuş yer alıyor. Üst katlardaki koğuşlar nispeten biraz aydınlık ve daha az rutubet var.
Ama giriş katındaki koğuşlarda rutubet hissediliyor. Denizin kale surlarına vuran dalgalarının sesi, koğuşlardan işitiliyor. Denizin rutubeti, bodrumlardaki penceresiz tecrit koğuşlarında çok fazla algılanıyor.
En azılı suçluların ve siyasi mahkumları yattığı bu koğuşlar ayrıca oldukça da serin ve insanın içini ürpertiyor. Zaten, üç yanı denizle çevrili olduğundan yüksek nem oranına maruz kalan olan mahkûmların çoğu, cezası bitmeden yaşamını yitirmiş.
Tarihi yapı, aşınan duvarlarında, paslanan parmaklıklarında, sessiz koğuşlarında, rutubet kokan zindanlarında adeta hüzünlü hikayeleri ziyaretçilerin kulaklarına fısıldıyor.
KAÇABİLEN YOK
Sadece idam mahkumu bir kişinin surların üzerinden kayalıklarla dolu denize atlayarak kaçabildiği rivayet edilen hapishaneden, kaçmaya teşebbüs eden diğer kişiler hep başarısız olmuş.
Azılı mahkumların, siyasi suçluların ve ünlü yazarların hapis yeri olan Sinop cezaevi, birçok, şiir şarkı ve filme de konu oluyor.
Müze haline dönüştürüldükten sonra Sinop turizmini omuzlayan cezaevinde, ünlü mahkumların yattıkları odalara heykellerinin yapılması planlanıyor. Çocuk ıslahevi, kadınlar koğuşu, metrelerce yükseklikte taş surlar, gözetleme kuleleri, tarihe meydan okuyan demir kapılar, ürpertici zindan ve dahası birçok alanda geçmişte yaşananlar dijital olarak anlatılarak daha fazla ziyaretçinin gelmesi hedefleniyor.
MÜZE
1999 yılından beri müze olarak kullanılan ve yılda yaklaşık 450-500 bin kişi tarafından ziyaret edilen Sinop Cezaevine, şehirden kalkan dolmuşlarla gelmek de mümkün. Hüzün turizminin merkezi olan ve girenin bir daha çıkıp çıkamayacağını bilmediği bu karanlık hapishaneye, müze olarak giriş ücreti olarak 5 lira alınıyor.
SEBAHATTİN ALİ KOĞUŞU
Zamanın en önemli tecrit noktalarından biri olan Sinop Cezaevi, bu cezaevinden yatarken kale aldığı eserleri ili bilinen Sabahattin Ali’yi ağırlaması ile de tanınıyor. Sabahattin Ali’nin kaldığı koğuşun duvarlarında eserleri asılı. Yatağı ve sazı da hücresinde mevcut. Odada bir de komodin yer alıyor. Sebahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf ve Aldırma Gönül eserlerini burada yazdığı biliniyor. Cezaevi, Sabahattin Ali dışında, Refik Halit Karay, Hüseyin Hilmi, Ahmet Bedevi Kuran, Refi Cevat, Burhan Felek gibi isimleri de ağırlamış.
ÇEKİLEN FİLMLER
Sinop Cezaevi birçok ünlüye ev sahipliği yaptığı gibi dizi ve filme de tanık olmuşt. Bu film ve diziler arasında, Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz, Bizim Hikâye, Parmaklıklar Ardında, Köpek, Esir Şehrin Gözyaşları, Tatar Ramazan yer alıyor.
İŞTE O ŞİİR
Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül, aldırma
Dışarda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül, aldırma
Görmesen bile denizi
Yukarıya çevir gözü
Deniz dibidir gökyüzü
Aldırma gönül, aldırma
Dertlerin kalkınca şaha
Bir sitem yolla Allah'a
Görecek günler var daha
Aldırma gönül, aldırma
Kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter
Ceza yata yata biter
Aldırma gönül, aldırma