RİZE YAYLALARI
Rize yaylalarını gezdum, gördum, sendagez diye yazdum.
LİKYA YOLU YÜRÜYÜŞÜ
Likya Yolu yürüyüşümü buradan okuyabilirsiniz.
BATI KARADENİZ'İ GÖRÜN
Batı Karadeniz'de Kelebeğin rüyasına yolculuk başlıyor.
Site Haritası
Takvim

LİKYA YOLU; ALINCA VE SIDYMA ETAPLARI

Likya’lıların yıllar önce yaşadıkları iki önemli merkez. Harika manzarada elbette yürüyerek gezilir..

Alınca, Likya yolu üzerinde, konum olarak Fethiye-Kalkan arasındaki dağlık alanda bulunan ve denizi de çok yüksekten görebilen bir yerleşim yeri. Burası, adından da anlaşılacağı üzere, baştaki alın gibi.



Alınca’dan bakınca her yere hakim olduğunuz hissi kesinlikle uyanıyor. Denizden yüksekliği yaklaşık 800 metre civarında. Altında Yediburunlar denilen bakmaya doyamayacağınız bir kaç koydan oluşan muhteşem bir deniz manzarası var.

ALINCA

Alınca; basit ve sade bir dağ köyü. Asfalt ama oldukça virajlı ve zorlu bir karayoluna sahip. Dolmuş, otobüs gibi toplu taşım araçları ile ulaşımı yok.
Köyde bakkal veya basit ihtiyaçlarınızı karşılayacağınız ona benzer bir yer de yok. Sadece Likya yolu gezginlerinin ve macera severlerin konakladıkları, Catcy adında bir cafe’si var.



Bu tesisi işleten genç, bir dönem İstanbul’da reklam şirketi yöneticiliği de yapmış. Yaptıkları fizibiliteye göre, kiraladığı bu yerden geçtiğimiz yıllarda 15-20 bin arası yürüyüşçü geçiyormuş. Ama şimdi turist sayısının çok düştüğünden ve yılda 2-3 bin kişinin bile buradan geçmediğinden söz ediyor. Bu da tabi ki, kirayı zor çıkartmalarına neden oluyor.

DAĞIN TEPESİNDEKİ KAFE: CATCY

Tam bir ıssız alan olan, sadece yolu ve internet adresi ile internet şifresi olan bu işletmenin önünde istenirse çadır kurulabiliyor. Çadır kurmak istemeyenler için de, köy evlerinde oda ayarlaması yapılabiliyor.



Çünkü kuş uçmaz kervan geçmez bu yerde, geçim derdinde olan köylüler odalarını severek kiraya verebiliyorlar.  Cafe’de her gün yemek hazırlanıyor. İsterseniz orada, isterseniz kendi olanaklarınızla karnınızı doyurabilirsiniz.



Biraz kalabalık gittiğimiz için, bize her gün kahvaltı ve akşam yemeği Catcy Kafe tarafından hazırlandı.

BİR YANI KABAK KOYU

Alınca’ya, Likya yolu yürüyüşçüleri, çok bilinen Kabak koyundan 3-4 saatte yürüyerek gelebiliyorlar. Zaten Kabak tarafına araba yolu yok. Daracık bir patikadan ciddi bir tırmanış yapılması gerekiyor.



Çünkü Alınca, bu bölgedeki en yüksek yer. Bir diğer ulaşım ise Karayolu demiştik. Ben, Alınca’ya Ankaralı bir trekking grubunun organizasyonu ile karayolundan ile geldim. Karayolu da oldukça sıkıntılı. Dar ve virajlı bir yoldan çıkıyorsunuz.



Benim gibi bu tür yürüyüşlere sıkça katılan Aydınlıkevler Lisesinden Gönül arkadaşımla otobüste karşılaşmak çok hoş bir sürpriz oldu. Ankara üzerinden gelirken, Kaş’a 50 kilometre kala sağa doğru Boğaziçi yazan ayrımdan ana yola veda etmeniz gerek. Sonrasında 30-35 kilometrelik bir yolculuktan sonra Alınca’ya ulaşılıyor.

ALINCA YAZIN DA SERİN

Alınca’da yazın uyumak çok keyifli. Çünkü o sıcakta burada klima iklimi hakim.  



Uyanınca, çadırdan çıkmadan kazak ve mont giymek gerekiyor. Horozlar sizi erken uyandırmayı her gün başarıyor, çünkü hiç susmuyorlar. Sabahın erken saatinde sıcak su bulup, manzaraya karşı bir çay veya kahve içmek büyük keyif.

ALINCA’DAN SIDYMA’YA YÜRÜYÜŞ

Pekiyi, Alınca’da manzara güzel de yürüyerek buradan nerelere gidebilirsiniz? Bir yönünüzde Kabak koyu patikası var demiştim. Diğer tarafta 5-6 saatlik yürüyüş sonunda ulaşılan Boğaziçi köyü ve bu köyün çevresindeki antik yerleşim merkezleri var. 



Boğaziçi köyüne gitmek için, asfaltı da takip edebilirsiniz ama gerçek Likya yolu, asfalttan değil, ormanın içindeki harika bir patikadan geçiyor. Fakat burada, Likya yolu üzerine manzaralı lüks evler yapıldığını görmek üzücü.

YOL TARİHİ ESER DOLU

İnişin hakim olduğu bu patikalardan birisinin sizi götüreceği yer de önce Boğaziçi köyü ve sonrasında antik Sidyma şehri.






Yol oldukça zorlu ve biraz da kayan taşlardan dolayı tehlikeli.



Yürüyüş güzergahında bir çok tarihi eseri görebilmek mümkün. Ovaya doğru indikçe tarım alanları ön plana çıkıyor.

SIDYMA

Sidyma antik şehri bu tarım alanlarının arasında kalmış oldukça bakımsız kalmış bir yer, tarihi eserlerin hiçbirisi koruma altında değil.
İnsanlar ve hayvanlar hala bu eserlerin üzerlerine çıkabiliyor. Müze alanı olarak ilan edilmemiş.



Serbestçe gezilebiliyor ve taşlar eziliyor. Yakınında Dodurga köyü var. Köydeki tarihi bir zeytinyağı değirmeni hala varlığını koruyor.




Muğla İl Turizm Müdürlüğü portalında Sidyma antik şehri ile ilgili şu bilgi var:

“Seydikemer ilçesinin Dodurga Mahallesi’ndeki Sidyma antik kentinin günümüze ulaşan kalıntıları Roma Dönemi’ne aittir.



Ancak buradaki yazıtlar ve ele geçen sikkeler kentin tarihini MÖ I. yüzyıldan daha eskiye götürmektedir. Kent Roma Dönemi’nde büyük bir gelişme göstermiş ve bu durum Bizans Dönemi’nde devam etmiştir.

Sidyma akropolü, Dodurga Mahallesi’nin kuzeyinde iki bölümlü bir tepede bulunur. Tepenin güneydoğusunda 365 m. uzunluğunda ve yerin konumuna göre 3 metreye yükselen duvarlarla akropol çevrilmiştir. Doğuda polygonal biçimde bir kapı ile gözetleme kulesi dikkat çekmektedir.



Biraz ileride geç dönemde yapılmış bir tiyatro bulunmaktadır. Büyük bir bölümü toprak altında olan tiyatronun oturma sıralarından altısı görülmektedir. Akropolün kuzey eteğindeki kalıntıların ne olduğu anlaşılamamakla beraber büyük olasılıkla Lykia mezar anıtlarıdır. Ayrıca bölgede birçok anıtsal kral mezarı bulunmaktadır.

Köyün ortasındaki, bugün çok iyi korunmuş durumda olan ve sütunları ayakta duran Stoa, İmparator Claudius zamanında (MS 41-54) yapılmıştır. Onun hemen yanı başındaki 9 metre uzunluğunda Artemis Mabedi de yine aynı döneme aittir.
Mahallenin girişinde, yalnızca kemerleri ayakta kalabilmiş hamam ve kilise kalıntıları da dikkati çekmektedir. Pınara’da benzerleri görülen, güvercin yuvası şeklindeki kaya mezarlarının yanı sıra ev veya lahit şeklindeki mezarlar da Sidyma’nın sembolüdür”

 

Sidyma’dan ayrıldıktan sonra, yol tabelalarının en çok gösterdiği yönlerden birisi Bel, diğeri ise Gay. 



Bu antik yerleşim merkezlerinin isimlerinin ne anlama geldiğini ve zamanında ne denmek istendiğini hiçbir kaynakta bulmak mümkün olmadı. Bu ilginç isimleri anlamını ve neden konduğunu bilen varsa, öğrenmekten onur duyarım.





Yol üzerindeki boş taş evler insanı aslında oturmak için imrendiriyordu.




Gezi sonunda katılımcılar oldukça mutluydu.

2146 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi16
Bugün Toplam59
Toplam Ziyaret214223
Hava Durumu