Ihlara vadisini ve yol üzerindeki güzel gezi noktalarını, Ankara'dan bir tur şirketi ile veya aracınızla günübirlik seyahat ederek de gezebilir görebilirsiniz.
Giderken yol üzerinde bulunan Tuz gölü manzarasında çayınızı içebilir, hatta tuz gölünde çıplak ayakla yürüyebilir, Aksaray'da Eğri minareyi Pisa kulesine benzetebilir ve bu anı fotoğraf makinenizle ölümsüzleştirir, Selime'de kaya mağaralarını, katedrali ve manastırı gezebilirsiniz.
TUZGÖLÜ KIYISI
İlk durak olarak belirleyeceğiniz tuz gölü kıyısındaki işletmelerden, tuz kayalarından oyulmuş hediyelik eşyalar ve hatta avize bile alabilirsiniz.
Tuz gölü kıyısında çıplak ayakla yürümek, ayrıca vücudun yorugunluğunu da alıyormuş.
AKSARAY EĞRİ MİNARE
Tuz gölünü geçtikten sonraki durağımız Aksaray şehir merkezindeki eğri minare olabilir. Pisa kulesini andıran eğri minare Alaaddin Keykubat döneminde yapılmış.
Renginden dolayı Kızıl Minare olarak da biliniyor. Çok fazla bilinmeyen Eğri Minare önünde piza kulesini aratmayacak bir kare fotoğrafı da arşivinize katabilirsiniz.
HASAN DAĞI
Sonrasında volkanik Hasan dağının hemen kıyısından geçerek yolculuk devam eder. Hasan dağının heybetini, yanından geçerken fazlasıyla hissedersiniz.
Bozkırın ortasında dikilen Hasan dağı, anadolunun, Erciyes Dağından sonra en yüksek volkanik dağıdır ve Ihlara vadisinin oluşumuna, püskürttüğü lavlarla büyük katkıda bulunmuştur.
Hasan Dağı, yanından geçen yürüyüş sevdalılarını albenisi ile "belki bir gün gelirsin" diyerek zirvesine çağırır.
SELİME MANASTIRI VE KATEDRALİ
Selime katedrali ve manastırı, Ankara'dan Ihlara yönüne giderken, vadinin başlangıç noktasında, diğer yönden gelenler için de sonunda yer alan bir müzedir.
Selime, Kapadokya’nın en büyük manastırıdır.
Selime katedrali ve manastırına çıkışta yüksek bir koridor karşımıza çıkar ki bu develerin çıkarıldığı kervan yolunun bir kısmıdır.
Selime'de kurulan pazar nedeniyle, kervanlar Selime'ye gelmekte ve kervanların güvenliği için develer katedralin orta kesimine kadar çıkartılıyordu.
Bu kısmın üstüne de dinlenmek ve ibadet etmek isteyenler için Selime Katedrali ve Manastırı inşa edilmiştir.
Kayaların oyulmasıyla yapılan ve çoğu kilise olarak inşa edilmiş yapılar Bizans sanatının izlerini taşır.
Ayrıca katedralin üst kısmının kale olarak inşa edilmesi dikkat çekmektedir. Sur ve mevziler günümüzde de mevcuttur.
Selime Kale Manastırının en önemli özelliklerinden biri de bölgedeki din adamlarının yetiştirildiği mekan olmasıdır.
Bölgeyle ilgili toplantılar ve askeri üst burada bulunmaktadır. Yine ilk yüksek sesli ayin de Selime Katedralinde yapılmıştır.
IHLARA VADİSİ
Vadi oluşumu asırlar önce Hasan Dağı’nın lav püskürterek volkanik bir katman oluşturmasıyla başlıyor.
Gel zaman git zaman seller, rüzgarlar ve rotası vadi olan Melendiz Çayı’yla bu volkanik katman aşınmalara uğruyor. Yerin tabanı derin bir şekilde oyuluyor ve yer yer 120 metreyi bulan derinliğiyle, 14 kilometrelik uzunluğuyla kanyon görünümündeki Ihlara Vadisi oluşuyor.
Vadi, Selime’den başlayıp, Ihlara Köyü’nde son buluyor. Toplam uzunluğu 14 km olan vadinin içinde ortalama 6 kilometresi yürüyüşe çok uygun.
Zorlu bölüm de dahil, tamamını yürümek isterseniz 6 saati buluyor. Vadiyi boydan boya geçen Melendiz çayı, Tuz gölüne dökülüyor.
Vadinin bulunduğu Aksaray, Hristiyanlığın doğuşunda çok önemli bir merkez konumundaymış.
Latinceyi bilmeyen bölge halkına Hristiyanlığı anlatmak için, kiliselerin içleri İsa’yı, İncil’den sahneleri ve azizleri çizdikleri fresklerle döşenmiş. Kiliselerin çok azında freskler günümüze gelene kadar canlılığını koruyabilmiş.
Ihlara vadisindeki kiliseler :
Kiliseler, genel anlamda Hristiyanlığın doğu uzantılarının etkisinde kalınarak, İran, Mısır ve Arap vinyetleri ile İsa ve Meryem rölyefleri harmanlanarak süslenmiş.
Ağaçaltı Kilisesi
Vadinin girişine en yakın kilise olması, burayı vadinin en çok gezilen kilisesi yapmış. Bir rivayete göre ana girişi belli olmadığından kiliseye eski zamanlarda ağaç dallarıyla girilirmiş, bu yüzden adı Ağaçaltı Kilisesi olarak kalmış. Aslanların tasvir edildiği freskin Hristiyanlara değil de İran’a özgü olması da oldukça dikkat çekici.
Sümbüllü Kilise
Sümbüllü Kilise adını bölgede yetişen sümbül çiçeklerinden almış. Kiliseye giriş dar bir pencereden olduğu için vadi içinde gezilen kiliseler arasında anısı en unutulmayan kiliseler arasında yer alıyor.
Yılanlı Kilise
Yılanlı Kilise adını batı duvarına resmedilmiş 8 yılanın saldırdığı dört günahkar çıplak kadın betimlemesinden almış. Resimler oldukça belirgin, fakat yılanların saldırdığı birinci kadının suçu kitabe tahrip olduğundan ne yazık ki anlaşılamıyor. Bazı kaynaklara göre çocuğunu terk eden bir kadın ve bu yüzden yılanlar onu her yerinden ısırıyor. Betimlemenin devamında yılanlar ikinci kadını çocuğunu emzirmediği için göğsünden, üçüncü kadını yalan söylediği için dilinden, dördüncü kadını ise söz dinlemediği için kulağından ısırıyor.
Kokar Kilisesi
11. Yüzyılın ikinci yarısında yapıldığı düşünülen freskleri günümüze kadar korunarak gelmeyi başarmış. İçinde iki adet mezar odası bulunuyor ve bu odaların süslemeleri kırmızı boyayla yapılması açısından bir ilk olmuş.
Kilise frekslerinde en hakim renk olarak ise gri kullanılmış. İşlenen konular oldukça geniş tutulmuş. Kilisenin orta mekanındaki tonoza ise Hz. İsa’ya vurgu yapan büyük bir haç resmedilmiş. Kilise fresklerinde tasvir edilen sahneler; Son Akşam Yemeği, İsa’nın Doğum Müjdesi, Vaftiz, Üç Müneccim, Çarmıha Gerilme, Göğe Yükselme, Mahşer Günü, Mısır’a Kaçış, Havarilerin Görevleri, Kudüs’e gidiş.
Pürenliseki Kilisesi
10 – 12. Yüzyıl arasında yapıldığı düşünülen kilise, adını vadide yetişen püren otlarından almış.
Giriş salona açılırken, salondan ise diğer bölümlere geçiliyor. Kilisenin kuzey nefinin batısındaki zeminde ayrıca mezar odaları da mevcut. Tavan işlemesi ise oldukça bozulmuş durumda.
Eğritaş Kilisesi
Ihlara Vadisi’nin en eski yapılarından biri olan Eğritaş Kilisesinin, en öne çıkan özelliği ise vadinin en büyük tapınaklarından ve mezarlıklarından biri olması. İki katlı olarak yapılmış kilisenin alt katında cenaze törenlerinin yapıldığı alan ise bu mekanla mezarlıklara bağlanmış. Kilisedeki en dikkat çekici frekslerde İncil’deki anlatımlardan esinlenerek iki melek ve altı piskoposun arasında bakire Meryem tasvir edilmiş.
VE YOLCULUĞUN ÖDÜLÜ
Oldukça yoprucu geçen bu günün ardından Ihlara vadisinin içerisinde yer alan su içindeki kafelerde bir yorgunluk kahvesini veya çayını hararetle tavsiye ederim.
Burada hem güzel bir manzara içerisinde dinlenir, hem de gezdiğiniz yerleri bir kez daha gözünüzün önünden geçirebilirsiniz.