TOKAT'TA ERKEKLER HAMAMI



Hamam merakım da nereden çıktı bilmiyorum. Tokat'ın tarihi hamamı olan Ali Paşa hamamının yerini kaledeki bekçi adeta koordinatlarını vererek göstermişti. Kaledeki bekçiyle şöyle ayrıldık; abi iki saat sonra mesaim bitiyor, sen git biraz dolaş, sonra ben seni bir yerden alırım. Birlikte bizim köye gideriz. Ben seni orada ağırlarım. Hıı? "Fatal error" verdi beynim valla. Bu kadarını herkese yapmaz herhalde? Ben de bir şeytan tüyü var sanırım. Neyse, hamam olayına geri dönecek olursak, Hakan, manyak mısın? Bu sıcakta hamama gidilir mi? dediğinizi duyar gibi oluyorum. Emin olun dışarısı hamamdan farksız. O kadar kesin bir şekilde hamama girdim ki, bilemezsiniz. İçeride personelden 3-4 kişi resmi kıyafetiyle bekliyormuş zaten. Yani, göysü orman gibi kıllı peştamal giymiş 3-4 kişi demek istiyorum. Hepsi birden ayağa kalktı beni kapmak için. Neyse birisinin elinde kaldık!




HAMAM ZATEN EROTİK
Ne derseniz deyin, hamam olayı aynı zamanda baştan sona kadar erotik bir ortam bana göre. Daha, girişteki soyunma odasında başlıyor bu erotizm. Bana gösterdikleri oda, küçücük içinde yatak ve girişi boydan boya cam olan bir oda. Fakat, camın alt kısmı buzlu cam, belden yukarısına gelen üst kısmı ise normal cam. Burada dışarıda bekleyen adamlara bir striptiz çekerek başlıyorsun olaya. Peştamalı beline takınca, seni yıkayacak olan adam yani tellak, ilk önce adaptasyon bölümünde bekletiyor. On onbeş dakika sonra da göbek taşının da olduğu asıl yere gidiyorsun. Sen burada biraz terle, ben biraz sonra gelicem abi dedi. Göbek taşı, erkekler arasında her türlü farkın ortadan kalktığı ve kimin ne olduğu belli olmayan bir et yığını gibi. Camış gibi yatmış, sıcaktan mayışınca arada bir pozisyon değiştirip sarkmış göbeğini kaşıyan ve peştemallerin umursanmadığı, orman gibi kıllı göysü olan erkeklerin arasında, gerçekten uzaydan gelmiş biri gibi kaldım.

DELİ Mİ BU ADAM?
Bana hemen yer açtılar. Göbek taşında yattığım sürece frikik vermemek için çok kontrollüydüm. Bir ara fena olur gibi oldum ve aniden dikilip oturmaya başladım. Ben otururken adamın birisi göbek taşının etrafinda sürekli dönüp duruyordu. Deli mi bu yoksa dedim içimden? Bir bu eksikti! Çaktırmadan adamı izlemeye koyuldum. Her dönüşte benimle göz göze gelmek istiyordu. Daha sonra da geldi yanıma oturdu. Şeytan tüyü var ya bende! Hemen ölümcül sorular soruldu tabii. Nerelisin ve ne iş yapıyorsun? Konya-Akşehirli ve öğretmenim, offf yav! Ne meraklısınız böyle şeylere kuzum!



Fakat, adamın hikayesi çok acıklı çıktı. Ayakkabı ustasıymış zamanında. On yaşında başlamış ve elli üç sene sonra bırakmak zorunda kalmış. Niye mi? Çünkü, elli üç yıl bacağına oturttuğu demirden örs ile ayakkabı tamir ederken bir yandan da farkinda olmadan ayağındaki sinirleri dövüyormuş. Doktor, hamama gidip göbek taşının etrafında döneceksin demiş. Daha bir sürü şey anlattı. Başka şeyler de anlatacaktı, ama tellak'ım gelip beni oradan kopardı ve kurnaya götürdü.

HAMAMA GİREM TERLERMİŞ
Kurnanın başında tellak dedi ki, abi kendini bana bırak! Hı? Bir "fatal error" daha! Önce kese yaptı, sonra da masaj. Abi kasıyorsun kendini! Rahat bırak! Nasıl rahat bırakayım gözüm! Ellerim, ayaklarım her yerimle uğraşıp duruyorsun. Peştemal de savruldu gitti zaten! Hamama giren terlermiş diye boşuna dememişler. Şimdi anlıyorum. Sonra da bir çocuk gibi kokulu Hacı Şakir sabunuyla yıkadı beni. Resmen bu dünyadan uzaklaşıp bir yerlere gidip geldim. Ama neresi bilemedim! Bu ritüelin son halkası olan gazozu da içtim ve bol bahşiş vererek çıktım hamamdan. Köşeyi dönünce kadınlar girişinin önüne geldim. İçeride def ve zil sesi eşliğinde şarkılar söyleniyordu. Orada neler olup bittiğini benim aklım almaz valla!